Pazar

Cebimdekilerle Yaşamak...

Hayatımızda yaptığımız şeyler ikiye ayrılır.Bir mutlu olmak için yaptıklarımız.İki yapmak zorunda olduklarımız.Belki de zorunda olduklarımızla mutlu olmaya çalışmalıyız.Sanırım hayat gülümserken daha tatlı geçiyor.Peki tatlıyı sevmeyen var mı aramızda? baklavayı sevmeyen balı sever, balı sevmeyen pastayı... Ama tatlı sonuçta hepsinin tadı tatlı... Ama belki de mutlu olduklarımızı hayata sevdirmek zorundayız...Hangi tatlıyla daha mutluyuz...ya da hangisi tadsız kalır yanında?

Benim hayatım franbuazlı pasta tadında...En çok sevdiğim ama sevdiğim için değil bu benzetme.Daha mayhoş bir tad olmasından kaynaklanıyor.Mükemmel değil yaşadıklarım ama sanırım mükemmeliyetçi değil kanaatkarım bende.Ama sadece bu tad konusunda :) yoksa hayatın her alanına boyun eğmek acizliktir bence kanaatkarlık değil.

Düşünmeden yaşıyorum çünkü düşünmeye zaman vermiyor hayat.Oldu ki düşündük peki uygulamaya izin var mı? Yoksa hayatın getirdikleriyle mi yaşıyoruz...Kafi mi önümüze sunulanlar...Belki de göz boyamadır.Ya da gözü bile boyamayacak kadar.Belkide hayatın önümüze koyduklarıyla geçinmek yerine cebimizde taşıdıklarımızla yaşamaya çalışmalıyızdır.Belki bir kaç metal para ya da sınırsız umut ve hayallerle...

Çok dağıttık toparlayalım biraz.Bu yazıyı niye yazdım bilmiyorum aslında ama düşününce rahatsız olduğum konuları dile getirmek geliyor bir bir aklıma öyle ya da böyle...Paragrafın başındada dediğim tam buydu aslında...Yapmak zorunda olduklarımız , mutluluğumuz için yaptıklarımız...Hayata boyun eğdiğimiz ya da lanet edip sırtımızı çevirdiğimiz zamanlar...Kader deyip önümüzdekileri nimet sayıp hayallerimize veda ettiğimiz ya da hayalperest laflarına aldırmadan tüm hayatperestleri karşımıza aldığımız...

Cebinizdekileri kaybetmemeniz dileğiyle :)

yazdıklarımdan unuttum yaşadıklarımızı, o halde unutmadan 30 ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun...

Hiç yorum yok: